Türkiye’nin en eski ve en meşhur helva markası olan KOSKA şirketinde değişiklikler gündemde. Türkiye'de aile şirketlerinin çoğunluğu gözün önüne alındığında, kuşak çatışmasının olduğu bilinir ve bu yüzden genelde sorunlar çıkar. İşte bir dönüm noktası olan ayrılık kararı nasıl son bulacak. Koska eğer şirkete aileyi sokmazsa bakalım şirketin gelişimi nasıl olacak.
Koska Helvacısı'ndaki ayrılık iki yıl önce 'Aile Anayasası'nı gündeme getirmiş. Ayrılık sonrası kurulan Koska'nın anayasasına göre şirkette ortakların çocuklarına pozisyon yaratılmayacak.
Koska, Türkiye’nin en eski ve en meşhur helva markası. Ancak kuruluşu 104 yıl öncesine giden Koska’da emaneti babalarından ve dedelerinden devralan üç kardeş, çok çeşitli tatlı gıdanın üretildiği bir yapıda “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” demediler ve görüş farklılıkları nedeniyle 1982 yılında yollarını ayırdılar. Dönemin Koska’sı tasfiye edildi. Kardeşlerin en küçüğü Mahir Dindar, kurduğu Mahir Gıda adlı şirketle ve ortak marka olduğu için Koska markasıyla üretime devam etti. İki büyük kardeş Nevzat ve Mümtaz Dindar ise helvacılığı kurdukları Merter Helvacılık adlı şirketle ve yine aynı markayla sürdürdüler.
Yıllar geçti, iki cephede de dördüncü kuşağı oluşturan bireyler çalışma çağına geldiler ve işe dahil oldular. Ancak iki kardeşin kurduğu ve son dönemde logosuna nazar boncuğu ekleyerek diğer tarafla bir anlaşmazlık içine giren şirket “Bir musibet bin nasihatten evladır” diyerek bir daha yol ayrımına gelinmemesi için işlerin nasıl yönetileceğine ilişkin bir anayasa hazırladı.
AYRILIK DERS OLDU
Nazar boncuklu Koska markasını kullanan Merter Helvacılık Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar yaklaşık 30 yıl önce gerçekleşen ayrılmanın kendilerine ders olduğunu ve bunun için de şirketi iki yıl önce hazırladıkları bir aile anayasası ile yönetmeye başladıklarını söylüyor.
1992’de vefat eden ortaklardan Mümtaz Dindar’ın oğlu olan Emin Dindar, şu anda şirketi ‘Nevzat
amcasının üç çocuğu’ ve ablasıyla birlikte yönettiklerini söylüyor. Amca Nevzat Dindar hem genel müdürlük hem de yönetim kurulu başkanlığı yapıyor. “Bu birlikteliği çok güzel formüle ettik. İşlerimiz tıkır tıkır yürüyor” diyen Emin Dindar’a göre bunun nedeni hep birlikte hazırladıkları aile anayasası.
Dindar şunları anlatıyor:
“Aile anayasası hazırlama kararımızda geçmişteki ayrılık önemli rol oynadı. Bu konuda karar verince arayış içine girdik. Davranış bilimleri profesörü İlhan Erdoğan’ın bizim gibi aile şirketlerine çok yardımcı olduğunu duyduk. Bize bir aile anayasası taslağı hazırladı. Oturduk amcam ve tüm kuzenler altı ay çalıştık. Taslağı şirketimize uyarladık ve iki sene önce son şekli verilen Anayasa’yı yürürlüğe koyduk. Şirketimizi artık ona göre yönetiyoruz.”
Emin Dindar, aile şirketlerinde ne gibi problemler çıkabileceğini bilen İlhan Hoca’nın karşı önlemlerin tümünün anayasada yer almasını sağladığını söylüyor. Koska’nın, Emin Dindar’ın deyişiyle ‘tıkır tıkır işlemesi’ni sağlayan aile anayasası bunu duyan başka aile şirketlerinin de dikkatini çekmiş. Dindar “Samimi olduğumuz, tanıştığımız arkadaşlar bu konuda bizden fikir alıyor. Birçoğunun aile anayasası çalışması içinde olduğunu biliyoruz” diyor.
Koska’daki aile anayasasındaki en önemli düzenleme ortakların hem aile bireyi hem de bir profesyonel çalışan olarak bu şirkette olduklarını öngören madde. Buna göre ortakların şirkette çalışma zorunlulukları yok. Ancak çalışırlarsa üstlerine düşen tüm rolü bir profesyonel gibi yerine getirmek zorundalar. Dindar sorumluluğu altındaki konulardan birinin ihracat olduğunu belirterek şunları söylüyor:
“Ben ihracattan sorumlu olmak istemeyebilirim. Geri çekilebilirim ve yerimi bir ihracat müdürü alabilir. Ortaklar işimi gereğince yapamadığımı düşünebilirler o zaman da başka birisine teslim edebilirim görevimi. İhracat müdürünün bir görev tanımı, görev çizelgesi var. Şu eğitime sahip olacak, şu tecrübeye sahip olacak. İşte şu kadar raporlama yapacak. Her sene ihracatı şu kadar arttıracak. Bu görevi üstlenebilecek bir aile ferdi varsa yapacak ama yoksa bunu başarıyla yapabilecek bir aile ferdi yoksa yerine bir profesyonel atanacak. Anayasanın en önemli maddelerinden biri bu.”
Anayasanın bir diğer önemli maddesi ise çocuklarla ilgili düzenleme. O da şu: Çocuklara şirkette pozisyon yaratılmayacak. Eğer bir pozisyon açıksa ve çocuklar arasında o pozisyonun özelliklerine sahip biri varsa beşinci kuşağın şirkette çalışması mümkün olacak. Bu arada çocukların şirkete gelebilmesi için mutlaka Koska dışında iki yıl tecrübe edinmiş olmaları da gerekiyor.
Emin Dindar “Koska’nın dışında tecrübe edinme şartı koyduk. Git başka yerde çalış, dünyayı öğren diyoruz. Minimum iki sene başka yerde çalışıp ondan sonra varsa Koska’da açık pozisyon için başvurabilecek” diyor. Gerçi bugüne kadar Koska’da bu kural beşinci kuşak mensuplarının yaşlarının küçük olması nedeniyle hiç uygulanmamış. Ancak kuzenlerden birinin çocuğunun 22 yaşında olduğu düşünülürse Koska’nın kısa bir süre sonra bu testten geçeceği anlaşılıyor.
Tümünün yönetime katıldığı bir aile şirketi olmasına rağmen Koska’da, klasik Türk aile şirketlerinde olduğu gibi ‘içeriden para çekme âdeti’ yok. Yönetim kurulu üyelerinin yani ortakların kullanacakları araçların markaları ve modelleri de karşılanacak sağlık giderleride belli. Üç yılda bir otomobilleri yenilenen ortakların “Bu otomobili beğendim, bunu isterim” deme hakları da bulunmuyor. Dindar “İsteyen maaşı ve kârdan aldığı pay ile her türlü özel harcamasını maddi gücü ölçüsünde yapabilir” diyor.
Yıl 1974: “Geçmişteki olay olmasaydı, yine de aile anayasası yapılır mıydı?” sorumuza ise şu yanıtı veriyor:
“Yapılmasında çok fayda görüyorum. Her aile şirketinin böyle bir düzenlemeye gitmesinin çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü gerçekten baştan kurallar konuyor ve şirket o kurallara göre yönetiliyor. Bunda hiç mi problem çıkmıyor, çıkıyor problem ama bu anayasa olayını bu problemleri minimize etmek için çok başarılı bir yöntem diye görüyorum.”
Kimse küsmez
Koska, ortakların eşit pay sahibi olduğu bir aile şirketi değil. Dindar’a “Bir uyuşmazlık halinde kimin dediği olur, hissesi çok olanın mı” diye soruyor ve şu cevabı alıyorum:
“Herkes hissedar ama oranlar farklı ailede. Bizde farklı görüşler olduğu zaman hissesi çok olanın dediği olur diye bir şey yok. Amcamız zaten başımızda, yönetim kurulu başkanı. Onu kırmak gibi bir durum olmuyor. Kendisi bu işleri en iyi bilen kişi ve 78 yaşına rağmen rağmen her gün işe gelir. Kararları hep birlikte alırız. Bir karara varılacağı zaman herkesi ikna ederiz. Olmuyorsa da kimse birbirine bozulmaz, küsmez. Bu kadar tatlının olduğu yerde tatlı yiyelim tatlı konuşalım diyoruz.”
NAZAR BONCUĞU KAVGA ÇIKARDI
1982’de yollarını ayıran Dindar kardeşler, taraflardan birinin Koska logosuna eklediği ‘Nazar boncuğu’ yüzünden mahkemelik oldu. Emin Dindar ‘ortak marka’ altında iki farklı şirketin üretim yaptığını belirterek şunları söylüyor: “İki şirketi ve ürünlerini ayrıştırmak için kullandığımız logoya nazar boncuğu eklememiz bizi amcamızla karşı karşıya getirdi. Biz bunu tüketiciden gelen istek üzerine yapmıştık. İki ay önce nazar boncuğunu logodan çıkarmamız için dava açtılar. Konu yargıda” diyor.
Logoya nazar boncuğu eklenmesi iki şirketin birbirinden ilk ayrışma girişimi değil. Daha önce de taraflardan biri logosuna ‘Helvacı baba’, diğeri ise ‘Helvacı dede’ figürü koymuş.
Ancak Koska markasının diğer kullanıcısı Mahir Dindar’ın ‘nazar boncuklu logo’nun lansmanından sonra gazetelere verdiği ilanlarda yer alan “Koska 104 yaşında bir aile markasıdır. Müseccel müşterek ‘KOSKA’ markasında böcek, çiçek, boncuk gibi şekiller yoktur. Yanında böyle şekiller bulunan markalar gerçek ‘KOSKA’ markası değildir” cümleleri ve ardından açılan dava kavganın boyutlarını gösteriyor.