Raf bedelleri, marketlerle üreticileri zaman zaman karşı karşıya getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Rekabet Kurumu’nun hazırladığı rapor ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün ‘Marketler tarafından alınan bu ücretler yüzde 2 ile sınırlandırılacak’ açıklaması ise gözlerin tekrar bu soruna çevrilmesine ve tartışmanın büyümesine yol açtı.
Uzun yıllardır beklenen perakende yasasının bir türlü çıkmaması, sektörün birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalmasına yol açıyor. Bu sorunların en başında belki de market ve tedarikçileri sık sık karşı karşıya getiren raf bedelleri ilk sırayı alıyor. Raf bedelleri nedeniyle geçtiğimiz aylarda bazı tedarikçilerin market raflarından çıkması, Rekabet Kurumu’nun bu konu ile ilgili hazırladığı rapor ve son olarak Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün raf bedelleri adı altında istenen bu ücretlerin yüzde 2 ile sınırlandırılacağını açıklaması gözleri tekrar bu konuya çevirdi. Geçmiş dönemlerde tedarikçilerden alınan bu bedeller nedeniyle birçok üreticinin iflasın eşiğine geldiği biliniyor. Tedarikçi ve market kanadı bu konuda çıkacak bir yasa ile birlikte mutabakat sağlanması ve kimsenin mağdur olmaması konusunda hemfikir.
Rekabet Kurumu’nun hazırladığı rapor
Rekabet Kurumu’nun konuyla ilgili hazırladığı raporda şu ifadeler yer alıyor: Perakendecinin alıcı güçlerini bazı durumlarda orantısız olarak tedarikçilere yansıttıklarına dair ön bulgular elde edilmiştir. Tedarikçilerden listeleme bedeli, raf bedeli, teşhir alanı bedeli, insert bedeli, elektrik bedeli, promosyona katılım bedeli, eleman talebi, mağaza açılış bedeli, yılsonu iskontosu gibi çeşitli adlar altında bedeller talep edilmektedir. Perakendecilerin bazı durumlarda bu bedelleri sözleşme dışı ve geçmişe etkili faturalar yoluyla tahsil etmeleri tedarikçiyi öngöremediği bir maliyet ve ticari riskle karşı karşıya bırakabilmektedir. Tedarikçilerden alınan bu bedellerin, ulusal perakende zincirlerinin ciroları içinde yıllar içinde artan trend ve 2009 yılı itibarıyla ortalamada yüzde 12,5’e ulaştığı tespit edilmiştir. Bu oran bölgesel/yerel perakendecilerde yüzde 5,5’e düşmektedir. Alınan bedellerin neredeyse tüm sektörde standart bir uygulama haline geldiği anlaşılmaktadır. Tedarikçilere yapılan ödemelerde yaşanan gecikmeler, perakendeciler tarafından talep edilen bedeller, bu bedellere ilişkin kesilen geçmişe endeksli faturalar, sektörde sıklıkla görülen uygulamalardır. Sektör incelemesinin ikinci aşamasında bu konuya ilişkin detaylı bir saha çalışması ve bu konu ile ilgili model alınabilecek ülkeler incelenecektir.
Olan tüketiciye oluyor
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Selamet Aygün, raf bedelleri ile ilgili olarak, marketler tarafından alınan bu ücretlerin Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmeleri zor durumda bıraktığını bu nedenle bu ücretlerin alınmaması gerektiğini söyledi. Aygün, "Anadolu’da faaliyet gösteren küçük ve orta boy işletmelerin ürünlerinin tüketiciyle daha kolay buluşması adına bu ücretlerin alınmaması gerekiyor. TPF üyesi perakendeciler olarak firmalarla sadece fiyata endeksli çalışmaların sürmesini istiyoruz" dedi. Aygün, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Ülkemiz şartlarında büyük ölçekli firmalar ürünlerini daha iyi pazarlayabilmek ve satışa sunabilmek için reklam, insert, gondol ve ekstra teşhir alanları için bütçeler ayırabiliyorken daha küçük ölçekli firmalar bu kaynakları yaratmıyor. Biz büyük ölçekli işletmelere raf bedeli adı altında ödedikleri bu ücretler yerine bu bedelleri ürün fiyatlarına yansıtarak fatura altında iskonto yapmalarını istesek de maalesef bu önerimiz kabul görmüyor." Rekabet Kurumu’nun perakende sektörü için hazırlamış olduğu raporda sektörün sıkıntısını bir kez daha dile getirildiğini belirten Aygün, "Sektör olarak yıllardır özlemini çektiğimiz perakende yasasının çıkmaması bu sorunların çözülememesindeki en büyük neden oluyor. Ayrıca unutulmamalıdır ki raf bedellerini üreticiler değil, tüketiciler ödüyor. Bu bedelleri ödeyen üretici firmalar, ödedikleri bedelleri ürünlerine yansıtıyor. Perakendecide almış olduğu ürünün geliş fiyatının üzerine kar marjını koyarak müşteriye sunuyor. Bu durumda her halükarda olan tüketiciye olmuş oluyor" dedi. Federasyon üyesi perakendecilerin büyük çoğunluğunun katılım bedeli almadan çalışmaya başladığını belirten Aygün, üreticileri ve tüketici korumak adına katılım bedelsiz, maliyet bedelli çalışmayı arzu ettiklerini dile getirdi. Aygün, yıllardır özlemini çektikleri perakende yasasının bir an evvel çıkmasını ve bu sorunların çözüme kavuşmasını istediklerini söyledi.
Raf bedelleri nedeniyle iflaslar meydana geliyorÇağrı Marketler Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Kara, marketler tarafından üreticilerden alınan giriş, raf ve gondol bedeli adı altındaki ücretlerin küçük işletmeleri zor durumda bıraktığını hatta alınan bu ücretler nedeniyle birçok işletmenin iflas ettiğini söyledi. Kara, “Çağrı Hipermarket zinciri olarak Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmelerden raf parası almıyoruz. Türk üreticisinin ve markasının yanında olamaya devam edeceğiz” dedi. Anadolu’da üretim yapan şirketlerden raf bedeli almayarak, onların ürünlerinin tüketiciyle buluşması konusunda kolaylık sağlayacaklarını söyleyen Kara, “Yaptığımız bu çalışma sayesinde üreticilerin tüketiciyle daha kolay iletişim sağlamasına olanak sağlıyoruz ve marka bilinilirliği konusunda onlara fırsat veriyoruz" dedi. Raf bedellerin özellikle üreticiler ve dev market zincirlerini karşı karşıya getirdiğini dile getiren Kara, birçok üreticinin geçmiş dönemde ve şuan market raflarından çıktığını bu nedenle bu durumun biran önce yasalarla güvence altına alınması gerektiğini belirtti.
Ahmet Yüksel
Raf bedellerini üreticiler çıkardı
Grup Hatipoğlu Satınalma Müdürü Ahmet Yüksel, raf bedelleri konusunda sektörün ‘bedel isteyenler ve istemeyenler’ olarak ikiye ayrıldığını söyledi. Bedel istemeyen marketlerin üreticilerden ürünleri daha ucuza aldığını ve bu nedenle tüketiciye ürünleri daha uygun fiyata sunduğunu bunun neticesinde de market içi müşteri trafiğinin daha fazla olduğunu söyledi. Yüksel, "Raf bedelleri adı altında alınan ücretlerin üretici firmaların çoğalması ve kendi aralarındaki rekabet sonucu ortaya çıktı. Büyük ölçekli firmalar bu bedelleri ödemekte zorlanmıyor ancak küçük ölçekli firmalar raflarda yer alabilmek için bu ücretleri ödemeleri onları zor durumda bırakıyor" dedi. Hatipoğlu olarak raflarında sattıkları ürünlerde belli kriterler gözettiklerini söyleyen Yüksel, ürünlerin kalite standartlarının yüksek olması, ürünlerin lojistiğinin zamanında gerçekleşmesi ve ürünleri aldıkları işletmelerin gıda güvenliğine ait yatırımları mutlaka yapmış olmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Anlamsız bedeller üreticiyi zor durumda bırakıyorHakmar Satın Alma Koordinatörü İlker Dişçeken, Rekabet Kurumu’nun perakende sektörüne özel hazırlamış olduğu son raporun gerçekleri yansıttığını, birçok marketin raf bedelleri adı altında üreticilere fatura çıkarıldığını söyledi. Dişçeken, "Raf bedelleri adı altında alınan bu ücretlerden dolayı birçok işletmenin iflas ettiğini ya da kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldığını gözlemliyoruz. Biz tedarikçilerimizin de mutluluğu için raf bedeli almıyor, onları destekliyoruz. Bizimle ilk defa çalışan tedarikçiler bizim raf bedeli adı altında bir ücret almadığımızı öğrenince önce şaşırıyor, sonra bize bugüne kadar bu konuda yaşadıkları sıkıntıları anlatmaya başlıyorlar. Ticareti ne kadar sade yaparsanız üreticinizden o kadar çok destek alırısınız. Gereksiz ve anlamsız bedeller talep ederek zamanla kendiniz ve karşınızdakini daha çok sıkıntıya sokmuş olursunuz" dedi. Hakmar olarak marketlerinde satılacak olan ürünlerin seçimlerine çok dikkat ettiklerini ve devamlı satış rakamlarını takip ettiklerini söyleyen Dişçeken, satın alma öncesi mutlaka firmaların üretim tesislerini gezerek incelemeler yaptıklarının altını çizdi. Ayrıca satın alma işlemlerini mevsimsel olarak yaptıklarını vurguladı.
Genç girişimci ve kadınlardan bedel istemiyoruzKim Market Genel Müdürü Hamit Akçay, başlattıkları yeni proje ile birlikte Türkiye genelinde bulunan 54 mağazalarında ‘Değer Köşesi’ adıyla oluşturdukları reyonlarda genç girişimci ve kadınlardan herhangi bir bedel talep etmediklerini söyledi.
Akçay, “Türkiye’de girişimcilik pazar sıkıntısı, tüketiciye ulaşamama gibi korkularla maalesef başlamadan bitiyor. Biz bu proje ile hem girişimcilere fırsat sunmak hem de tüketiciyi yeni ürünlerle tanıştırmak istiyoruz. Bu proje ile kadın girişimcilerin ve ev hanımlarının desteklenmesini amaçlıyoruz. Günümüz rekabet koşulları bazı girişimcilere kendini yeterince ifade fırsatı sunmuyor. Girişimcilerin önünü bu proje ile açmak ve desteklemek sadece devletin görevi değil özel sektörün de bu konuda teşvikte bulunması gerekiyor” dedi.
Küçük ve orta boy işletmelerin veya henüz işletme boyutuna dahi gelememiş, kendi el emeğiyle üretim yapan ev kadınları gibi girişimcileri desteklemek üzere bu projeyi hazırladıklarını söyleyen Akçay, kaybolmaya yüz tutmuş ürünleriraflarında satışa sunacaklarını belirtti.
Tedarikçimizin mutluluğunu önemsiyoruz
Özen Grup CEO’su Cemal Özen, raf bedelleriyle ilgili şunları söyledi: “2011 yılında TÜBİTAK ile bir anlaşma yaptık. Ürünlerini raflarımızda satmak isteyen üreticinin öncelikle üretim sistemini ve kapasitesini denetlettiriyoruz. Ayrıca markanın bilinirliğine, kalitesine ve en önemlisi müşterimizin o ürüne gereksinimi olup olmadığına bakıyoruz. Tedarikçiyi zorda bırakan, sadece perakendecinin istek ve arzularına göre düzenlenen faturalar ortadan kalkmalı. Bunlar karşılıklı anlaşmayla, makul oranlarda olmalı. Bizim üç prensibimiz var; ilki müşteri memnuniyeti, ikincisi çalışan memnuniyeti ve üçüncüsü tedarikçi memnuniyeti. Dolayısıyla tedarikçimizi zor durumda bırakmayız” dedi.
Ağır bedeller nedeniyle raflara giremedik
Gürsüt Zincir Marketler Satış Müdürü İhsan Bubur, marketlerin sadece satışlardan elde ettikleri kar ile hayatta kalmalarının mümkün olmadığını bu nedenle sektörde ‘back marj’ olarak adlandırılan satış dışındaki faaliyetlerden elde edecekleri gelirlere de ihtiyaç duyduklarını söyledi. Bu gelir kalemlerinin de katılım, listeleme, katalog bedelleri, ciro primi gibi isimler ile tedarikçilerden karşılamaya çalıştıklarını belirtti. Bubur, “Satış noktası ve tedarikçi arasında imzalanan anlaşmaların iki tarafın da menfaatlerini koruması gerekiyor. Sadece bir tarafı mutlu edecek anlaşmalar daha sonra karşılıklı ticaretin bitmesine neden oluyor” dedi. Ticarette karşılıklı anlayış ve özverinin olması gerektiğini dile getiren Bubur, geçmiş dönemlerde bazı marketler tarafından istenen ağır bedeller yüzünden o marketin raflarına giremediklerini sözlerine ekledi. Bubur, “Gürsüt olarak market raflarında bulunabilmek için özellikle kendi vizyonumuza uygun, kendi ürün grubumuzu satabilecek müşteri profiline sahip ve bizimle birlikte ortak hedeflere yürüyebilecek satış noktalarını tercih ediyoruz” dedi. Çıkması beklenen perakende yasası ile birlikte üretici ve satıcının karşılıklı kazanabileceği düzenlemelerin olmasını beklediklerini belirten Bubur, perakende sektöründe sağlıklı büyümek isteyen tüm firmaların geçmiş dönemlerde yaptıkları yanlışlıklardan vazgeçtiklerini ve tedarikçilerini de koruyan, birlikte büyümelerine fırsat verecek ticareti kurguladıklarını söyledi. Marka değerinin önemine dikkat çeken Bubur, “Raflarda yer bulabilmek için marka değeri çok önemli bir kriter. Eğer markanız güçlüyse satış noktası sizi reyonlarında satabilmek için başlangıçta istekli oluyor. Ürün grubuna göre değişiklik göstermekle birlikte satış noktası reyonlarına öncelikle lider markayı, daha sonra lideri takip eden ikinci ya da üçüncü firmayı mutlaka koyuyor. O nedenle üreticileri kalitelerini artırmalı ve ilk üç marka içine girmek için mücadele etmeli” dedi.
Marmarabirlik Satış ve Pazarlama Müdürü Mutlu Gökdemir
Bedel istenirse o rafa girmem
Marmarabirlik Satış ve Pazarlama Müdürü Mutlu Gökdemir, uzun yıllardır beklenen perakende yasasının bir türlü çıkmıyor olmasının sektörü sıkıntıya düşürdüğünü söyledi. Gökdemir, “Çıkacak olan yasada raf bedelleri ile alakalı bölümde birçok madde eksik görülüyor. Yasada mutlaka raf bedeli adı altında fatura kesilemeyeceğine dair bir hüküm olması gerekiyor. Yasanın içinde böyle bir madde olması biz tedarikçileri güvence altına almış olacak. Marmarabirlik olarak raf bedelleri konusunda tavrımız belli; raf bedeli istenen markete girmeyiz” dedi. Sektörde çeşitli firmalarda satış müdürlüğü yaptığını ve her çalıştığı firmada raf bedelleri konusunda tavrının hiç değişmediğini söyleyen Gökdemir, sözlerine şu şekilde devam etti: “Çalıştığım firmaların marka bilinirliliği ve gücünden dolayı raf bedeli ödemedik. Sektörde maalesef küçük ölçekli firmaların ürünlerini raflarına sokmak için marketler bu bedelleri istiyor ve şirketlerin ticaret hayatları tehlikeye giriyor.” Raf bedellerinin sonu olmadığını belirten Gökdemir, “Ulusal zincirlerle yaptığımız toplantılarda onlara ‘Biz fabrika açtığımızda sizden para istiyor muyuz?’ diye soruyor, ‘Siz de bizden bedel istemeyin’ diyorum” dedi.
Canım sıkıldı faturası
Reis Tarımsal Ürünler Sanayi Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, raf bedellerinin yıllardır çözülemeyen bir konu olduğunu ve bu problemin çözülmesi konusuna şüpheyle baktığını söyledi. Reis, “Perakende yasası çıktıktan sonra raf bedelleri ile alakalı olan bölümlerin uygulanıp uygulanamayacağı hususunda çekincelerim var. Yıllardır çözüm bekleyen ve bir türlü çözülemeyen bu konu bizleri sıkıntıya düşürüyor. Bu konuda ulusal ve yerel marketlerin özveride bulunmasını istiyoruz” dedi. Tedarikçilerin bu konuda çok sıkıntı yaşadığını ama bu konuda ‘kan kusup kızılcık şarabı içtim’ dediklerini belirten Reis, “Tedarikçiler günümüzde maalesef çok zor şartlarda ticaret hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Marketler tarafından tedarikçilere çıkarılan faturalar sektörü zor durumda bırakıyor. Reis olarak biz bazı marketlerden istenen bu ağır bedeller nedeniyle kendi isteğimizle ayrıldık. Bu durumdan maalesef tüketiciler etkilendi. Ürünlerimizi artık o marketlerde bulamıyorlar. Raf bedelleri adı altında alınan bu ücretlere ben ‘canım sıkıldı faturası’ diyorum. Birçok tedarikçinin bu konuda canı yandı ve yanmaya devam ediyor. Yasa çıktığında mutlaka uygulanabilirliği konusunda sıkı denetimler yapılmalı” dedi.
Bu haber Market dergisinden alınmıştır.